28-Nisan-2024 23:37:30

Cankoç Medya Kuruluşudur.

$
PARA”EL!”

PARA”EL!”

17 Aralık ve 25 Aralık tarihleri artık yüzyıllar boyunca hiç hafızamızdan çıkmaz sanırım. Yaklaşık 1 aydır bu konu hakkında bir şeyler yazmak istedim ama nasip bugüne imiş. Mevzuya biraz derinden giriş yapacağım ve hemen yazımıza geçelim… Bu operasyonlar hakkında kafamda şu soru işaretleri oluşuyor: 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul Projeleri hayata geçirilecekken neden 17 Aralık ve 25 Aralık tarihlerinde bu operasyonlar gerçekleşiyor? Evet, ortada kamu malına zarar varsa bir takım operasyonlar düzenlenebilir, her şey açıklığa kavuşturulur ve bunu yapana herhangi bir sözüm yok. Ama yaşanan gelişmelerin oluşum zamanı! Tam taşlar yerine oturacakken, Türkiye Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi dünyaya hükmetmek için 2 önemli adım olan 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul Projeleri hayata geçecekken neden 17-25 Aralık operasyonları? Buna Gezi olaylarını da dahil edebiliriz.

Şimdi 3. Havalimanı Avrupa’nın en büyük havalimanı olacak ki dünyada Asya ile Avrupa arasındaki en önemli aktarma merkezlerinden birisi olacak. Şu anda bunu yapan Almanya! Bunu bir çoğumuz biliyordur.

***

Peki ya Kanal İstanbul Projesi? Bilindiği üzere, Mondros Ateşkes Antlaşması tarihimizde ilk kez Boğazları teslim etmek zorunda kaldığımız anlaşmadır. Akabinde 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi gereğince Ticaret gemilerinin her iki yönde Boğazlardan geçişi serbest bırakılmıştır. Yani günümüzde ticaret gemileri elini kolunu sallaya sallaya 5 kuruş para vermeden boğazlardan geçip Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan hatta ve hatta tüm Orta Doğu ve Balkanlara yük taşıyor. Ayrıca İstanbul Boğazı’ndan 1936’da, yılda ortalama 4 bin 700 gemi geçiyordu, günümüzde 50 bini aştı. Petrol taşıması da 150 milyon tona yükseldi.

***

İşte Kanal İstanbul’un önemi tam burada ortaya çıkıyor. Yapılan anlaşmalarda Kanal İstanbul diye bir boğaz yok, haritada da yok!.. Kanal İstanbul Projesi hayata geçtiğinde petrol taşıyan 150 milyon gemiden de 50 bini aşan ticaret gemisinden de Türkiye kaynak sağlamış olacak. Bu da ülkemizde yıllar sonra boğazlara hakimiyetimizin bir başlangıcı olacak. Gezi Parkı Olayları, 17 Aralık Operasyonları, 25 Aralık operasyonları vs… Her şey açık ve net değil mi? Bilmem katılır mısınız?

Bit yavruları!..

Şimdi gelelim sadede! Gülen Cemaatinin Gerede’de halen varlığı hepimizce biliniyor. İnsanlarımızın kendi kararıdır karışamayız! Cemaattendir, değildir açıkçası ben adam mı değil mi ona bakarım! Gülen Cemaatine mensup insanların bir kısmı 17 ve 25 Aralık operasyonlarının ardından elini cemaatten çekti yada çekmiş gibi göründü, bir kısmı da saygı duyarım hala “davam” diyerek cemaati sahiplenmeye devam ediyor. Sizin de dikkat ettiğiniz gibi cemaatten elini çekmiş gibi görünenler de var yani!.. Bir söz vardı hani “bit yavruları” mıydı neydi ondan yani… Neresi yağlı kapı oradadır onlar. Menfaat olgusu içersindedirler ve menfaat olgusu çerçevesinde hayatlarını idam ettirirler, yanardöner diye tabir vardır, öyledirler. Onlar için 3. Havalimanı, Kanal İstanbul, memleket değildir mesele, asıl mesele menfaattir. Onlar yüzünden cemaate insanlığa hayır getirmek için giren, gerçekten memleketini seven, ama olaylar karşısında uyanarak elini cemaatten çeken insanlar en büyük çileyi çekmektedir. Hani keşke diyorum şöyle her şey eskisi gibi olsa şakacıktan, küçücük bir zaman o “bit yavruları” gözle görülür hale gelir ya ortaya çıkıverirler. Hiç değilse kimlerin olduğunu herkes gözleriyle net şekilde görür ya neyse rabbim bu memleketi yeniden Dünyaya hükmeden kılsın…

Bekri imam olursa…

Şimdi paralelden bahsetmişken bir de son günlerde ilçemizde yayın yapan gazetenin birinde özellikle Belediye Başkanı Mustafa Allar’a karşı sert yazılar kaleme alındığını görüyorum. Bu sert yazıların nedenini ben biliyorum ama neyse ben işin orası ile ilgilenmeyeceğim. “O fabrikalara ne oldu?” başlığıyla yapılan haberde 2014 yılında Allar Başkan’ın OSB’de yer kalmayacağını belirttiği ve sözünü ne zaman tutacağı sorulmuş.

Şimdi durdum durdum duramadım, bu nasıl gazetecilik, gazetecilik mesleği bu kadar mı basit ben gerçekten anlayamıyorum? Gerede’deki OSB’lerin Yönetim Kurulu Başkanı Gerede Kaymakamı Arslan Yurt’tur “gasteci” arkadaşlar. Sayın Arslan Yurt, Karma OSB ile ilgili son yaptığı açıklamalarda, “KARMA OSB’DEKİ ARAZİLERİN %90’ININ SATILDIĞI”nı belirtiliyor. Bunu belirten gazeteci yada bir gazete değil Gerede’nin mülki amiri. Siyasetçi falan da değil yani. O geriye kalan %10’luk satışı gerçekleştirilmeyen parsellere ise bir fabrikanın yapılması mümkün değil. Ancak ufak tefek bilemedin 300 bilemedin 200 metrekarelik küçük işletmelere verilebilecek parseller. Yani sonuç itibariyle OSB’de yer kalmamış, bakın size bir tüyo daha vereyim gerçi bizim Yenigün muhabirleri o haberi patlattı ama yazarsınız belki! OSB’de yer kalmaması nedeniyle 2. OSB’nin kurulması için gerekli çalışmalar başladı. Evraklar Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na ulaştı. Başkan Allar’ı kolladığımdan değil adam sözünü tutmuş yani vicdanım rahat değil! Gerede için Allar Başkan büyük bir nimet. Onun çalışma azminin kırılmasına müsaade etmem, çünkü bu memleket büyüyecek! Kahve siyaseti artık bitti, adam çalışıyor kabul edelim…

Şimdi yazımı bitirirken hikayeleriyle tanıdığımız o meşhur “Bekri Mustafa” hatırıma geldi. Ne demişti cenazenin kulağına; “BEKRİ İMAM OLDU DERSİN ONLAR ÜLKENİN HALİNİ ANLAR…” Rabbim kalemimizi doğrudan yana şaşırtmasın…

Cevap bırakın